Laf Dağının Ardı

19. Senin Neye İhtiyacın Var?

Bugün Laf Dağının Ardına yine aklıma takılan bir soruyla başlayacağım. Sorum şu: ‘’Senin neye ihtiyacın var?’’

Cevabı bulmak için bizi ihtiyaçlarımızla buluşturacak bir diziden yola çıkacağız. Belki sadece adını koymadığımız için farkında olmadığımız gerçek ihtiyacımızla buluşmamıza ve kendimizle bağ kurmamıza da bu kasabadakilerin unuttuğu bir masal ve bu masalın ana kahramanlarından biri aracılık edecek. Kahramanımız bizi ihtiyacımızla buluşturacak olan ''Rumpelstiltskin İlkesi''nin isim babası olarak bize ışık olacak. 

18. Peşine Düştüğün Şey Gerçek İhtiyacın mı?

Laf Dağının Ardına yine aklıma takılan bir soruyu sorarak başlamak istiyorum. Sorum şu: ‘’Peşine düştüğün şey gerçek ihtiyacın mı?’’

Gelin cevabı bulmak için önce bize ihtiyaçlarımız konusunda ilham verecek gerçek bir kahraman bulalım ve onun hikayesinden yola çıkalım. Fransa’nın 18. YY yazarlarından filozof Denis Diderot'nun hikayesi bakalım bizi nereye götürecek? Tarihe ''Diderot Etkisi'' olarak geçen kavram bizim hayatlarımızla ve ihtiyaçlarımızla nasıl buluşacak veya buluşamayacak? 

17. Ne Olursa Olsun Yazgını Sevebilir Misin?

Filozof Nietsche diyor ki; 

''Amor Fati: bundan böyle benim sevdam bu olsun! Çirkine karşı savaş vermek istemiyorum artık. Suçlamak istemiyorum; suçlayanları bile suçlamak istemiyorum. Ve hepsinden önemlisi: bir gün sadece her şeye evet diyen biri olmayı umarım.'' 

Bugün Laf Dağının Ardına ‘’Ne olursa olsun yazgını sevebilir misin?’’ diye sorarak başlama niyetimin ardında bu var. Nietsche’nin bahsettiği Amor Fati yani kader sevgisi, yazgımızı her koşulda sevmek ne demek? Bizim hayatlarımızda nereye düşer ve ne işimize yarar? Gelin bakalım...

16. Farkındayım, Farkındasın, Farkında mı?

Divan Edebiyatı şairlerinden Hayali’nin bir sözü var. Diyor ki;

‘’Şu balıklar ki denizin içindedir, denizi bilmezler’’.

Biz de aynen o balıklar gibiyiz. Denizin içindeyiz belki ama kendi denizimize yabancıyız. Bugün Laf Dağının Ardına ‘’Farkındayım, Farkındasın, Farkında mı?’’ diye sorarak başlamam işte tam da bu yüzden.

Gelin bu farkındalık yolculuğuna psikiyatr Carl Gustav Jung'un en sevdiği hikaye ile başlayalım, Nasreddin Hoca ile noktalayalım. Bakalım bizi nereye götürecek?

15. Kaybolan Yollar Bulunur mu?

Her birimiz yolcuyuz hayat yolunda ve bazen o yollar çok şahane akarken, bazen de kayboluveriyoruz. Bana oluyor arada, bilmem size de oluyor mu?

İşte tam da bu yüzden bugün Laf Dağının Ardına ‘’Kaybedilen yollar bulunur mu?’’ diye sorarak başlamak istedim. Bulunur mu? Ne dersiniz?

Ben bulunacağına ve hatta kaybolmanın muhtemelen o anda tam da ihtiyacımız olan şey olduğuna inananlardanım. ‘’O yolda kaybolmak tam da ihtiyacımız olan şey’’ ne demek, bunu ''Alice Harikalar Diyarı''ndadan bir hikaye ile anlatacağım... 

14. Sizin Şatonuz Kaç Oda?

Gelin bugün bizi gölge yanımızla buluşturan bir metafordan yola çıkalım ve ‘’Laf Dağının Ardı’’na şu soruyla başlayalım: ‘’Sizin şatonuz kaç oda?’’

‘’Ne şatosu? Benim şatom filan yok. Ah keşke. Nerdeee?’’ diyebilirsiniz. O zaman size şaşırtıcı haberi vereyim. Sizin bir şatonuz var. Hem de bir sürü şahane odası olan mükemmel bir şato ama siz hatırlamıyorsunuz. Çoktan unuttunuz onun varlığını. Hadi gelin hep birlikte o unuttuğumuz şatoyu hayal edelim…

13. Her Şey Gelip Geçer mi?

Gelin bugün yaşadığımız acı deneyimlerin bizdeki izlerine bakalım ve ‘’Laf Dağının Ardı’’na şu soruyla başlayalım. ‘’Her Şey Gelip Geçer mi?’’ Geçer mi, ne dersiniz?

Peki acı çekmeden yaşamak mümkün mü? Bunun bir yolu olsa ne olurdu? En derin acılar da bir gün geçer mi? Bu soruların cevaplarını Budha’nın Dukkha felsefesi ile bulmaya çalışalım. Bu felsefenin açtığı yoldan giderek, acı ile ilgili ''Dört Asil Gerçek'' ile tanışalım ve bu gelip geçiciliği anlatan bir hikaye bize ne diyecek bakalım.

12. Uzun Süre Uçuruma Bakarsan, Uçurum da Sana Bakar mı?

Laf Dağının Ardından bir süredir düşünüp durduğum yeni bir soruyla geldim. Sorum şu: ‘’Uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar mı?’’ Bakar mı, ne dersiniz?

Uçuruma bakmak filan derken, ne demek istiyorum? Nerden çıktı şimdi bu soru? Bu sorunun yolunu açan birkaç şey var. İlki Nietche’nin bir sözü. Nietsche ‘’İyinin ve Kötünün Ötesinde’’ kitabında;

‘’Canavarlarla savaşan kişi, kendi de canavar olmamaya bakmalıdır. Ve uzun süre uçuruma bakarsan uçurum da sana bakar.’’ diyor.

Gelin bu sözden yola çıkalım, bir filmle bu sözü doğrulatalım ve yolumuza devam edelim, bakalım neler bulacağız?

11. Benim Elimde mi, Değil mi?

Laf Dağının Ardından kafamda deli sorularla geldim yine. Bu haftaki sorum şu: ‘’Benim Elimde mi, Değil mi?’’

Nedir elimizde olan veya olmayan, merak ettiniz muhtemelen. Bugün beni bu yolculuğa ‘’Benim elimde değil, hayat böyle’’ diyen bir film kahramanı çıkarttı. Geçmişte bende iz bırakan filmi ve o kahramanı hatırlamama da bir söz vesile oldu.

‘’İnsanın özgürlüklerinin sonuncusu kendi tavrını seçmektir.’’ diyor Psikiyatr Viktor Frankl. Gelin bu sözün açtığı yoldan ilerleyelim birlikte...

 

10. Yavaşça Acele Edebilir Miyim?

Bugün “Laf Dağının Ardı''nda yeni bir soruyla karşılaşacaksınız. Sorum şu: “Yavaşça acele edebilir miyim?” 

“Yavaşça acele etmek” anlamına gelen bir deyişten yola çıktım; “Festina Lente”. Roma İmparatoru Augustus’un çok sevdiği bu deyim ne anlama geliyor onun izini sürdüm.

Şu anda her birinizin bir sürü işinizi koşturarak yaptığınıza, buna rağmen pek çok işi yetiştiremediğinize ve zamanın yetmediğine şikayet ettiğinize eminim. ''Hiç mantıklı değil. Acele ederken nasıl yavaş olayım?'' diye düşünüyor olabilirsiniz. Hiç merak etmeyin bu sorunun cevabını soruya uygun şekilde yavaşça acele ederek açıklayacağım size.